KURULUŞ HİKAYESİ

ŞEHRİMİZİN KURULUŞ EFSANELERİ

Bir söylenceye (efsaneye) göre, binlerce yıl önce yörede dul bir çömlekçi kadın yaşamaktadır. Yaptığı çanak ve çömlekler öyle sağlam ve güzeldir ki, öbür çömlekçiler çanak ve çömleklerini satamamaktadır. Güç durumda kalan öbür çömlekçiler sonunda “Bu kadının başarısı çanak, çömleğin toprağında. Onu izleyip nereden toprak aldığını öğrenelim, biz de oradan alalım.” Derler. Bir gün kadını gizlice izlerler. Şehrimizin bulunduğu yerdeki, küçük bir tepeden toprak aldığını öğrenirler.(Bu toprakçini hamuru yapımında kullanılan ve adına kaolen denilen bir toprak türüdür.) Bütün çömlekçiler buradan toprak almaya başlarlar. Bundan sonra burada çömlekçilik gelişir. Burada bir kent kurulur, adına da seramik kenti adına gelen SEREMORUM denir. Daha sonra şehrimizin adı KOTİOM ve sonra KÜTOHYA olarak değişir.

KÜTAHYA KALESİNE AİT BİR EFSANE

Bir söylenceye göre, bir zamanlar şehrimizde minareden boylu,olağanüstü güçlü adamlar yaşamaktadır. Ömürleri de boyları gibi uzundur. Kimileri susayınca eğilip Felent Çayı’ndan (Üç kilometre uzakta) su içebilmektedir. Bir gün bunlardan yan yana dizilmeleri istenir. Dizinin bir ucu Yoncalı Kaplıcasına, öbür ucu Nemrut Kayasına uzanır. Başkanın buyruğuyla bu kayadan oda büyüklüğünde parçalar kesilir, işlenir, elden ele kentin yanındaki tepeye taşınır. Kalenin yapımı uzun sürer. Bedenler örülür, saraylar kurulur, yer altı yolları yapılır. Böylece görkemli bir kale ortaya çıkar. Bu sırada bin yaşına yaklaşmış Başkanın üç yüz yaşında bıyıkları yeni çıkmış bir oğlu vardır. Günün birinde oğlu ölür. O güne değin ölümle ilk kez karşılaşan babanın beli bükülür, yaptığı kaleye bakar bakar şöyle yakınır:

“Üç yüz yaşında oğlum öldü hamıtraş (sakalı çıkmamış)
Bu dünyada ölüm olduğunu bilseydim,
Koymazdım taş üstüne taş.”